Mario, dünyada gelmiş geçmiş en çok bilinen popüler kültür karakterlerinden biridir desek kimse karşı çıkmaz sanırım. Bu popülaritenin en büyük sebebi, birçok insanın küçükken bir şekilde Mario oynaması. Bir diğer sebebi ise Mario oyunlarının tutarlı bir şekilde her oyununun iyi olmasından kaynaklanıyor. Mario oyuncuları biliyor ki yeni bir Mario oyunu çıktığında birden fazla yenilik olacak, evren genişleyecek, yeni mekanikler olacak ve tabii ki prensesi tekrar kurtaracağız. Benim kişisel olarak en sevdiğim oyun serisi Mario. Küçüklüğümden itibaren süregelen bu sevgi, Mario’nun her oyunuyla daha da arttı ve en sonunda Super Mario Odyssey ile arşa çıktı. Peki neden? Bu yazıda olabildiğince detaylı bir şekilde anlatmaya çalışacağım.
“Mario oyunları ve Dark Souls oyunları arasında benzerlikler bulunabilir mi?” sorusuna yanıtınız ne olurdu? Benim ilk aklıma gelen cevap “Yoktur benzerlik ya nasıl olabilir.” olurdu. Bir tarafta karanlık ve gergin bir atmosfere sahip Dark Souls, bir yanda renkli ve canlı Mario. Bir yanda oyunu bitirmenin epey zor olduğu ve herkesin kolay kolay bitiremeyeceği Dark Souls, bir yanda 7’den 70’e herkesin kolaylıkla bitirebileceği Mario. Fakat biraz düşününce anlıyorum ki, oyun dünyasının bu iki büyük serisi temelde aynı yapı taşlarına sahip.
Mario’nun yaratıcısı Miyamoto’ya göre ilk Mario oyunu yapılırken insanların başarı hissiyatına önem verilmiş. İnsanlar her bir Mario bölümünü geçtikten sonra başardım hissine kapılacak, Bowser’ı alt ettikten sonra biricik prensesi kurtarmanın hazzını yaşayacak. Bu yolda ise temel olarak yapabildiği en iyi şey olan zıplama yeteneğini kullanacak. Diğer tarafta Dark Souls’a bakalım, insanlar karşılarına çıkan epey zorlu bossları onlarca belki yüzlerce kez yenmeyi deneyecek, en sonunda yenecek ve başardım hissiyatına kapılacak. Sonuca giden yol farklı olsa da temelde aynı şey var: Başarı hazzı.
İlk Mario oyunundan sonraki oyunlarda da bu temel üzerinden ilerledi Nintendo. Orada bir yerlerde her zaman kurtarılacak bir prenses ve yenilenecek bir Bowser var fakat her oyunda farklı ödüller de eklendi. Yıldızlar, oyunun içine yerleştirilmiş sırlar ve son olarak Super Mario Odyssey’deki Aylar. Oyunda toplam 830 adet Ay var. Bunların 120 tanesini topladığınızda oyunun sonuna ulaşıyorsunuz. 500 tanesini topladığınızda ise oyunun gerçek sonuna ulaşıyorsunuz. Geri kalan 330 Ay’ı toplamak ise sizin deliliğinize kalmış. 120 adet Ay toplamak oldukça kolay, bazı Aylar’ı toplamak için hiç efor sarf etmenize bile gerek yok. Fakat “Hayır bunlar bana yetmedi, hepsini toplayacağım” derseniz, kolay gelsin. Toplaması kolay olan Aylar’dan sonra işler zorlaşıyor, bazen bulmacaları çözmeniz gerekiyor bazen de oyunun size sunduğu fizik motoru dahilinde Mario’nun yapabildiği bütün hareketleri kullanmanız gerekiyor. Duvardan duvara zıplama, ters zıplama, uzun zıplama, yuvarlanma, havadayken ileri doğru atılma, şapkanızı fırlatıp şapkanızın üzerinden zıplama… bir dakika, şapka fırlatma mı?
Super Mario Odyssey epey eğlenceli bir oyun
Super Mario Odyssey’in yönetmeni Kenta Motokura’nın dediğine göre şapka fırlatma mekaniği oyunu yapmaya başlamadan önce akıllarına gelmiş ve bütün oyunu bu mekanik çerçevesinde geliştirmek istemişler. Peki nedir bu mekanik? Super Mario Odyssey’de diğer Mario oyunlarından farklı olarak Bowser sadece Prenses Peach’i kaçırmıyor, Cap Kingdom’dan Tiara’yı da kaçırıyor. Ardından Cappy, Mario’dan yardım istiyor ve Mario ile birleşiyor. Bu birleşim Mario’nun ikonik şapkasını canlandırıyor ve ona yepyeni güçler ekliyor. Mario artık sadece düşmanların üzerine zıplayarak onları yenmiyor, şapkasını fırlatarak mücadele ediyor ve bütün oyunu değiştirecek müthiş bir güç veriyor: Düşmanların yerine geçme gücü.
Mario’nun şapkasını fırlatarak bazı düşmanların ve dost karakterlerin yerine geçebiliyoruz ve onların güçlerini kullanabiliyoruz. Örneğin Goomba olup diğer Goombaların üzerine çıkıp bir kule yapabiliyoruz ve Goombaları yeterli yükseklik seviyesine getirip Goombette ile aşk yaşamalarına vesile olabiliyoruz. Veya bir çatala dönüşüp kendimizi yükseklere fırlatabiliyoruz veya dinozora dönüşüp önümüze geleni yıkıp geçebiliyoruz veya bir ağaca dönüşebiliyoruz. Bu yeni mekanik sayesinde oyundaki çeşitlik seviyesi inanılmaz ölçüde yükselmiş. Bulmacaları istediğiniz şeye dönüşerek ve birbirinden farklı yollarla çözebilirsiniz, ulaşamadığınız Aylara istediğiniz şeye dönüşerek ulaşabilirsiniz.
Nintendo, hedefe ulaşmanız için harika ve eğlenceli yollar tasarlamış. Bu yolların bazıları çok bariz, ilk bakışta bulabilirsiniz. Bazı yollar ise zor, mesela oyundaki bir düşmana dönüşüp onu kullanarak belli bir yol kat edip ardından tekrar Mario’ya dönüşüp duvardan duvara zıplamanız ve sonra şapkanızı fırlatıp şapkanızın üzerinden zıplamanız gerekebilir. Bazı yolları ise oyun size göstermiyor, kendiniz keşfetmeniz gerekiyor. Şapka fırlatma mekaniği ile sadece düşmanlara dönüşme seçeneği yok, şapkanızı ileriye, yukarıya, geriye veya kendi çevreniz etrafında dönecek şekilde fırlatabilirsiniz. Şapkayla yapılabilecek bazı hareketleri de oyun size söylemiyor, kendi kendinize bulmanız ve bu hareketi yapabilmeniz gerekiyor. Şapka fırlatma mekaniği, Super Mario Odyssey’nin en öne çıkan ve oyunu harikalaştıran mekaniği.
Super Mario Odyssey’in bir çeşitlilik şaheseri olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Oyunun mekaniklerinin çeşitliliği nasıl arttırdığından bahsetmiştim bir de oyunun geçtiği evrene biraz bakalım. Super Mario Odyssey’de 18 adet Krallık var. Bu krallıkların her birinin kendine özgü bir teması var, hiçbiri birbirine benzemiyor. Her bir krallıkta keşfedilecek onlarca yenilik, yan görevler, onlarca Ay, kostümler var. Diğer oyun firmaları, Super Mario Odyssey’in Krallıklarındaki çeşitliliklerle birden fazla oyun yaparlardı eminim ki.
Oyunu bitirmeden önce her krallıkta belli bir miktarda Ay toplayarak yeni Krallık bölgesini açmanız gerekiyor fakat oyunu bitirdikten sonra dilediğiniz Krallık’a seyahat edip orada bıraktığınız görevleri yapabilir, kalan Ayları toplayabilirsiniz. Benim favori Krallığım kesinlikle Metro Kingdom oldu. Uzun zamandır bir oyunda bu kadar eğlendiğimi hatırlamıyorum. Özellikle Metro Kingdom’daki festival mükemmeldi ve oynadığım bütün oyunlar arasında özel yerini aldı.
Özetle…
Super Mario Odyssey oyununu bitirdikten sonra oyun içinde yeni bir oyun açılıyor: Luigi’s Baloon World. Bu oyun online bir şekilde oynanıyor ve her Krallık’ta oynanabiliyor. Oyuncular haritanın bir yerine balon saklıyor ve belli bir süre içinde o balonu bulmamız gerekiyor ayrıca biz de balon saklayabiliyoruz. Her balon bulduğumuzda altın kazanıyoruz. Ben oynarken epey eğlendim, güzel bir alternatif. Super Mario Odyssey’in çeşitlilik deryasından oluştuğunu söylemiş miydim?
Eminim ki Super Mario Odyssey hakkında söylenilecek çok fazla şey vardır, size tavsiyem oyun oynamaktan hoşlanıyorsanız bu oyunu deneyimlemeniz. Hiç mi eksi yanı yok diye soracak olursanız aslında benim için bir tane var. Oyunun gerçek sonuna ulaşmak için yaptığımız boss savaşlarının zorluğu çok gereksiz olmuş. Yani yenmemiz gereken 5 adet boss var, toplam 3 canımız var ve bu boss savaşları sırasında 4. bossu yendikten sonra bir adet can kazanıyoruz. Bu 5 boss da tek başına zor değil fakat ardarda gelmeleri, üç canımızın oluşu ve oyunun bu noktada bize sadece bir can vermesi bana adil olmayan zorluk gibi geldi. Super Mario Odyssey kısaca böyle bir oyun. Biraz önce bahsettiğim zorluk dışında oyun gerçekten beni oldukça eğlendirdi ve etkiledi. Geçmişten beri Mario oyunlarını neden takip ettiğimi bana gösteren bu oyunu kesinlikle deneyimlemenizi diliyorum.
Ata, uzun süredir farklı yerlerde oyunlarla ilgili içerik üretti. Şimdi ise arkadaşları ile kendi oluşumlarında içerik üretmeye devam ediyor.
Aşk ve Canavarlar Nasıldı? (Spoiler İçermez)
Hepimiz hayatımız boyunca zor zamanlar yaşayabilir ya da kendi hayatımıza bağlı olmaksızın zor zamanlara denk gelebiliriz. Böylesi durumlarda ihtiyaç duyulan şey olağanüstü sorunlara karşı olağanüstü çözümler yaratabilecek bir kişi ya da motive edecek bir olay bulunmasıdır. Bu yazımızda konumuz olan “Aşk ve Canavarlar” 2021 yılında çıkmış ve Netflix‘in orijinal film yapımlarından biri. Film olarak ideal […]